Trump’ın belalısı 2017 yılından bu yana peşinde
22 Mart 2023
Obsesif Kompulsif Bozukluk
22 Mart 2023

Beslenmek, bir takım yaşamsal fonksiyonlarımızı yerine getirmek ve günlük işlerimizi yapabilmemiz için gerekli enerjiyi sağladığımız rutin bir davranışımızdır. Ancak psikolojik, biyolojik ve toplumsal nedenlerin de etkisiyle yeme davranışlarında bozulmalar meydana gelebilmektedir. Yeme bozukluğu ile beraber beslenmek artık hayatta kalma amacını yitirerek hayatın merkezi haline gelir. Kişi zamanının büyük bir kısmını yemek ya da yememek üzerine kaygılı bir şekilde düşünerek geçirir; bu düşüncelerin etkisi ile davranışlarını şekillendirir. Bu durum kişinin kendisini, iş hayatını, aile yaşantısını ve sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkilemeye başlar.

Yeme bozukluklarının nedenleri tam olarak bilinmese de çocukluk döneminde yaşanan olumsuz ya da travmatik olaylar, güvensiz bağlanma, erken ergenliğe girmiş olmak, kontrolcü bir ailede büyümüş olmak risk faktörleri olarak görülmektedir. Bu risk faktörleri ile beraber günümüzde medyanın zayıf olmayı güzellik ve başarı olarak gösteriyor olması yeme bozukluklarının artmasına neden olmaktadır.

YEME BOZUKLUĞU TÜRLERİ

PİKA; Kişinin besin değeri taşımayan (iplik, saç, boya, kâğıt, silgi vb.), yenilemeyecek maddeleri tekrarlayıcı bir şekilde yemesi ile kendini gösterir. Pika anemi ve kurşun zehirlenmesi gibi tıbbi bozukluklara neden olabilmektedir.

GERİ ÇIKARMA (GEVİŞ GETİRME) BOZUKLUĞU; Kişi yeni yuttuğu bir besini zorlama olmadan tekrardan ağzına getirir ve yeniden çiğneyerek yutar ya da ağzından atar.

KAÇINGAN/KISITLI YİYECEK ALIMI BOZUKLUĞU; Kişinin kilo alma ya da beden algısı ile ilgili herhangi bir endişe yaşamadığı halde devamlı bir şekilde yiyeceklerden kaçınması veya yiyecek kısıtlamasında bulunması. Yiyecek alımının kısıtlanmasının nedenleri; iştahı ve yemeyi bozan fiziksel ağrılar, yaygın anksiyete, yaşanan olumsuz duygular olabilmektedir.

ANOREKSİYA NERVOZA; Kişinin zayıf bir bedene sahip olma isteği ve kilo almaktan aşırı korkması ile besin alımını aşırı derecede kısıtlaması, kendini kusturması, laksatif kullanması ve aşırı egzersiz yapması bununla beraber vücut ağırlığının ya da biçiminin algılanmasında bozulma eşlik eder. Yetersiz beslenme ve düşük vücut ağırlığına bağlı olarak; amenore (adet görememe), kemik erimesi, vücutta kıllanma, kalp ritim bozukluğu gibi tıbbi rahatsızlıklar görülebilir.

BULUMİYA NERVOZA; Tekrarlayan tıkınırcasına yeme ataklarının ardından telafi davranışlarının (kendini kusturma, laksatif kullanma, aşırı egzersiz yapma ve yemek yememe vb.). Kişi kendini kilosu ve görünümüyle yargılar. Kişi yeme ataklarından sonra suçluluk hisseder. Aynı zamanda kişi yeme atağından sonra kendini kusturarak yediğini çıkardığı için kilosu normal seviyede seyreder. Tekrarlayan kusma davranışlarından dolayı deride sertleşme, kalınlaşma, diş çürümesi ve tükürük bezlerinde büyüme gibi bir takım tıbbi rahatsızlıklar yaşanır.

TIKINIRCASINA YEME BOZUKLUĞU; Kişi aynı zaman dilimi ve koşullarda yiyebileceğinden çok daha fazla besini kısa süre içinde tüketir ve yeme atağı sonrasında suçluluk hissetmesine rağmen herhangi bir telafi davranışında bulunmaz. Kişi aşırı miktarda yemek yeme davranışını engelleyemez ve yeme atağı tekrarlanır.

YEME BOZUKLUĞUNUN TEDAVİSİ

İnsanlar yeme bozukluğu olduğunu fark etmeyebilir veya bu davranışlarından utandıkları veya suçluluk duyguları yaşadıkları için yeme bozukluğunu saklama eğilimi gösterebilirler. Kişi yeme bozukluğu konusunda yardım istediği zaman arkadaşlarının ve ailelerinin onları eleştireceğinden, dışlayabileceğinden korkarlar. Aynı zamanda tedavinin onlara kilo aldırabileceğini düşünürler. Bu nedenle tedavide motivasyonları düşük olabilir ya da tedaviye yeme bozukluğuna bağlı yaşanılan tıbbi rahatsızlıklardan dolayı başvurabilirler. Yeme bozukluğunun tedavisinde asıl amaç kilo almak ya da kilo vermek değildir. Kişinin yemek, kilo ve beden algısı ile ilgili yaşadığı kaygılar; kişiyi temelde yaşadığı sorunlardan uzaklaştırır. Bu nedenle tedavide önemli olan kişinin üzerini kapattığı temel probleme odaklanabilmektir.

Yeme bozukluğunun bir tercih olmadığı ve yaş, ırk, sosyo-ekonomik statü, cinsel tercih, beden yapısı, kilo farkı gözetmeksizin her kadını ve erkeği etkileyebileceği unutulmamalıdır.